25 Eylül 2015 Cuma

Kral Katili Güncesi Serisi 1. Kitap-Rüzgarın Adı İncelemesi(Spoilersiz)


BENİM ADIM KVOTHE
Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian’la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversiteden atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.
Belki beni duymuşsunuzdur.
            Patrick Rothfuss’un 2007’de yazdığı Kral Katili Güncesi serisinin ilk kitabı olan Rüzgârın Adı çıktığında büyük ses getirdi ve 32 dile çevrilerek büyük bir okur kitlesinin beğenisini kazandı. Peki, bu kitabın bu kadar beğenilmesinin nedeni ne? Onu rakiplerinden ne ayırıyor?
            Rüzgârın Adı her şeyden önce bir fantastik kitap. Üstelik fantastik dozu çokta yerinde. Karşılaştırmam gerekirse Taht Oyunları gibi ejderhalar, ak yürüyenler gibi fantastik ögeler pasif değil gayet etkin. Hikaye de şarkıcılık geniş yer tutmakta. Kitabın kendisi bile zaten başlı başına bir şarkı gibi. Başkarakterimiz bir şarkıcı ve bunu derinlemesine hissediyorsunuz. Ayrıca kitapta destan ve masallar geniş yer tutuyor. Yaratılan dünyanın geçmişini genelde bu masallar ve destanlardan öğreniyoruz. Ayrıca kitabı diğerlerinden bir ayrı mevzu isimler. İsimlerin gücü. Neyi kastettiğim en rahat kitabı okuyarak anlaşılır ancak özetlemem gerekirse kitapta doğadaki maddelerin isimleri var(rüzgar, taş, su) ve bu isimlerin bilen bir kişi onlara Sempati(kitaptaki büyülerin adı) aracılığıyla istediği her şeyi yaptırabilir. Bunu kitaptan bir diyalogla da açıklayacağım:
İsimlerin doğası tarif edilemez; sadece tecrübe edilebilir.
“Niye tarif edilemez?” diye sordum. “Bir şey anlaşılıyorsa tarif de edilebilir.
“Anladığın her şeyi tarif edebilir misin? diye sorarak bana göz ucuyla baktı.
“Elbette.”
Elodin yolun biraz ilerisini işaret etti. Şu oğlanın gömleği ne renk?
“Mavi.”
“Mavi derken neyi kast ediyorsun? Tarif et.”
Kısa bir süre düşündüm, fakat başarısız oldum. Yani mavi bir isim mi?
“Bir sözcük. Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcüler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile gözyaşlarına boğabilir. Bir insanın sana âşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir.
                Sanırım artık kafanızda daha netleşmiştir bu isim konusu. Bu konu önemli çünkü kitapta geniş yer almakta. Başkarakterimizin(en azından ilk kitapta) başlıca amacı rüzgarın adını öğrenip ona hükmetmek.
            Tüm bunlar dışında kitapta çeşitli göndermeler mevcut. Gizemiye mensuplarının(üniversitede öğrenim gören bir sınıf) yakılması(kitaba göre bu olaylar eskide kalsa da) açıkça Orta Çağ Avrupa’sına bir gönderme. Kilisenin ve rahiplerin yoldan çıkmışlığı, rüşvet almaları yine Orta Çağ Avrupa’sındaki kiliselere bir gönderme.
            Kitabın konusuna geçersek; başkarakterimizin adı Kvothe. Kızıl saçlı, yeşil gözlü bir hancı, bir şarkıcı, eski bir efsane. En yakın arkadaşı da Bast. Hancı Kothe(Kvothe) artık geçmişini bırakmış her şeyden uzak bir hayat sürerken bir gün yolu Tarihçi denen -insanların hayat hikayelerini yazan- bir adamla kesişir ve ona hayat hikayesini anlatmaya başlar.
            Hikaye 3 gün boyunca sürecektir. 3 gün boyunca Kvothe hayatının belli bir dönemini anlatacak ve Tarihçi bunları yazıya geçirecektir. Kvothe’yi başta bir Edema Ruh(kumpanyacı) olarak tanırız. İyi bir anne, babası mutlu bir hayatı vardır. Onun hayatına damga vuran kişi ise ilk öğretmeni ve eski bir gizemiye mensubu olan Abentyh’dir. Abentyh rüzgarı çağırmış ve bu Kvothe’yi çok etkilemiştir. Abentyh’yi kumpanyaya katarak ondan bu numarayı ona da öğretmesini ister ve Abentyh onu ufaktan da olsa eğitmeye başlar. Ancak Abentyh onu ancak belli bir yere kadar eğitebilir rüzgarın adı gibi zorlu bir numara için Kvothe’nin üniversiteye gitmesi gerekmektedir.
            Chandiralılar olayına kadar(bunun ne olduğunu burada anlatmayacağım) kumpanyada kalmaya devam eder küçük Kvothe. Bu olaydan sonra birkaç yılını Tarbean’da geçiren Kvothe en sonunda üniversiteye kayıt için yollara düşer ve bunu başarır. Üniversitede binbir macera yaşar. Hayatının aşkıyla tanışır. Ayrıca bu üniversite yıllarının bana feci halde Harry Potter’ı hatırlattığını belirteyim. İlk kitap Kvothe’nin üniversite yıllarında biter.
            Rüzgarın Adı’nın öyküsü kısaca budur. Kvothe’nin bu kadar sevilmesindeki neden isebence onun gerçek bir insan olması en azından yazarın bunu size hissettirebilmesidir. Kvothe’nin tıpkı bizim gibi hata yapması, büyümesi ve kusursuz olmaması karakterle bağ kurabilmemizi sağlıyor. Ayrıca hikayenin hiç sıkmadan anlatıldığını da belirteyim ve bu 736  sayfalık kitabın tıpkı kısa bir öykü gibi hemencecik okumanızı sağlıyor.
            Kitapla ilgili eleştirileri olursak bazı isimlerin birbirine biraz fazla benzemesi(birkaç defa kişileri ve yerleri karıştırdığım oldu), haritanın detaylı olmaması ve kitabın biraz konuya geç girmesi mevzularıdır. Özellikle bu kitaba geç girme önemli bir sorun çünkü Kvothe hikayesini anlatmaya başladığında 70-80 sayfa geçmiş oluyor ve siz o zamana kadar pek bir şey anlamıyorsunuz. Bu ilk 70-80 sayfayı bitirdikten sonraysa Kvothe anlatmaya başlıyor ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.
            Rüzgarın Adı fantastik edebiyat türünde orijinal, sürükleyici, okunması gereken bir kitap. Kesinlikle vaktinize değecek, pişman olmayacağınız bir öykü, Kvothe’nin öyküsü. Sözlerimi kitaptan bir alıntıyla bitireceğim:
Aklı başında her insanın korktuğu 3 şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı bir adamın öfkesi.
H. Pusat KILDİŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder