4 Eylül 2015 Cuma

Sorunların Başlangıcı

Cahillik ve Ariflik arasındaki ince çizgiden bahsediyorum ben, ülkemizde en çok karıştırılan şeyden. Zengini arif, fakiri cahil sanan ülkemizden bahsedelim biraz. Aslında ne kadar cahil bir ülkeyiz biz hadi kabul edelim. Okumaktan ne kadar uzak olduğumuzu düşünelim biraz, baya uzağız, ülke olarak bizim okumak gibi bir alışkanlığımız yoktur çünkü kocaman ışıklı tabelalar asarız sokaklara insanların gözüne sokarız tabelada yazılanı okusunlar diye ama nafile tabelaları bile okumaktan aciz bir milletiz biz ki kitap okuyalım, gazete okuyalım. O yüzdendir nice parlamak için gün sayan yazar adayları ortalığa bile çıkamadan başka mesleklerde heba olmuştur. 20 liralık kitaba pahalı gözüyle bakar ama 3 bin liralık telefon ihtiyaçtır bizim insanımız için, bizim insanımız Fransa 3. Ligindeki futbolcuyu tanır ama Yusuf Atılgan’ı bilmez ya da Oğuz Atayı arif zanneder kendini ama cahilin tekidir fark etmez. Okumak zaman kaybıdır bizim insanımız için ufku genişlemiş, bakış acısı değişmiş ona ne! Siyaset konuşur ama siyaset bilmez. Kitapların ışığından o kadar uzak bir ülkeyiz ki biz kendi değerlerimize bile sahip çıkamıyoruz,   değer derken turistlik değer değil sevgili okur Ahmet Mithat, Faruk Nafiz, Yaşar Kemal, Rıfat Ilgaz bunlardan bahsediyorum ben, okullara, caddelere ve sokaklara isimlerini vermişiz o kadar ilerisine gidememişiz hiç tanımamışız onları.  Bizim insanımız için Yusuf Atılgan gibi isimler üniversite sınavındaki bir sorunun cevabından öteye geçememiştir. 

Merak ederim, hiç mi merak etmedin be cahil insan lise sıralarında sürekli ismini zikrettiğin o insanları, hiç mi demedin kendine bu adam neden ünlü diye, ama yok, bizde o merak yok, bizim insanımız komşunun ne kadara ev aldığını merak eder neden kitap merak etsin ki ona ne faydası var. Bir de övünmek vardır bizde, cahilliğimizle övünmek, geçer karşına adam ben Cin Ali’den bu yana hiç kitap okumadım der, sanki Amerika’yı keşfetmiş edalarıyla, bu daha kötüdür daha acı o insan boşa yaşamıştır.  Okuyan insanları bile utandırır bu cahil zihniyet, karşısındaki adam okuduğunu söylemeye çekinir, sanki kötü bir şeymiş gibi, bizim toplumumuzda böyledir.  Anormal olan okumaktır. Çünkü bizim insanımız,  genellikle okumaz, anneler babalar çocuklarına kitap oku der ama ellerine bir kitap dahi almaz.

Bizim ülkemizde çocukların doğum günlerinde istenmeyen hediyedir kitap yeri bu dur. Bir adam tanımıştım ben, ona neden bu kadar çok kitap okuyorsun dediklerinde ‘’Her kitapta yüzlerce hayat yaşarım ben’’ demişti, ne de güzel demişti. Bizim insanımız için bir şey ifade etmez bu, bizim insanımız kâğıda basılmış yazıları görür sadece. Aileler çocuklarına kitapla ceza verir ‘’yaramazlık yaparsan odanda bir saat kitap okuyacaksın ‘’ anlayana cezaların en tatlı olanıdır.

Ülkedeki yanlışlardan bahsederiz sürekli o böyle olmamalıydı, bu burada yanlış yaptı diye.  Ne bekliyoruz ki zaten neden yakınırız yanlışlıklardan, cahil insanlarız biz ne tecrübemiz ne bilgimiz var bizim, ne okuyoruz ne yazıyoruz ki. 5 bin satılan kitabın çok satan diye adlandırıldığı bir ülkeden ne bekliyoruz? Neyi kime anlatıyoruz biz? Bizim insanımız ne görüyor ki hangi birikimle gördüklerini tahlil edebilirsin neyle kıyaslasın, kendi mensubu olduğu dinin kutsal kitabını bile açıp okumaktan aciz bir topluluktan bahsediyoruz, gelecekten ne bekliyoruz. Keşke biraz okusa şu millette kendi görüşünü belirlese, her şeyimiz yanlış ki bizim.
                                                                                                                                                    Üniversiteye gidersin hukuk fakültesine isminin başında Prof. getirilmiş bir adam çıkar kürsüye ders anlatmak için, sana görüşünü benimsediği başka bir adamın kitabını almanı söyler ve o görüşe uygun şekilde öğretmeye çalışır o dersi, sende benimsersin aynı bir koyun gibi sorgulamazsın bile cahilsindir çünkü ne gördün ki ne okudun ki. Burada bir çarpıklık yok mu? Hukuk fakülteleri hâlihazırda olan görüşleri benimsetmek için mi vardır, yoksa hukuka yeni görüşler getirip hukuku mükemmelleştirmek için mi? Hâlihazırdaki görüş mükemmelse neden farklı farklı görüşler üretilir, amaç saptırılmıştır, bize görüş öğretilir nasıl yeni bir bakış getireceğimiz değil işte bu noktada okumak fark yaratır. Okuyan insan bilir, anlar ve bambaşka yerlerden bakar, kendi görüşünü oluşturur ama yanlış ama doğru, bir görüşü vardır saplanıp kalmaz hali hazırdakini sorgular. İşte bizim insanımızda bu yok sorgulama.
Neyi sorgulasın ki bizim insanımız, neyi ne kadar biliyor ki? Nasıl görüş üretsin kendi kendine ne okumuş ki? Bizim insanımızın cahilliği anlatmakla bitmez bizim insanımızın düşünceleri de kolay değişmez, zaten bu yazılanları bile 3 satırdan sonra okumayacak insanlar var ne var ki eğer siz buraya kadar okumuşsanız cehaletin sınırlarını bir nebze aşmışsınız demektir.  Ne kadar ironik 2 sayfalık kısacık bir yazıyı okuyan insanları bile takdir eder durumdayız. 

İlber Ortaylı gibi sürekli cahil demem bazılarınızı sinirlendirebilir, ‘’Sen kime cahil diyorsun?’’ diyenler olacaktır. Diyebilirsiniz çünkü sinirleneceksiniz, insanların yanlışları böyledir, yüzüne vurulunca sinirlendirir. Neyse size kendi sözümle veda edeceğim, anlayana da elmas değerindedir bu yazı.
‘’Okuduğum kitaplar kadar arif, okumadığım kitaplar kadar cahilim.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder