Bugün 2008
yapımı Die Welle adlı -Türkçeye ‘’Tehlikeli Oyun’’ olarak çevrilmiş- filmi
sizler için incelemeye tabi tuttum. Gerçekte yaşanmış sosyal bir deneyimi konu
alan film 3. Hare adlı sosyal bir deneyi anlatıyor. Öncelikle söylemem gerekir
ki siyasi ideolojilere ilgisi olan kişilerin kesinlikle izlemesi gereken bir film
diyerek incelememe başlıyorum. Die Welle filmi otokrasiye ve faşizme karşı
bilinç yaratmaya çalışırken işlerin nasıl kötü sonuçlar doğuracağını
düşünemeyen özgürlükçü bir öğretmeni ve öğrencilerini konu alıyor. Filmde
faşizm ve otokrasinin doğurabileceği yanlışlıklar açık bir şekilde anlatıyor.
Öğretmen dersin daha ilgi çekici ve daha verimli olabilmesi için bir grup
kuruyor, bir üniforma, bir isim belirliyor. Ancak olaylar amaçlanandan farklı
noktalara geliyor. Bir düşüncenin, bir fikrin örgütlenmiş bir topluluk üzerinde
topluma karşı oluşabilecek tehlikeli bir harekete dönüşmesi anlatılıyor.
Öğrencilerinde öğretmeninde başta karşı çıktıkları düşüncelerin sonuçları
içinde kendilerini bulmaları anlatılıyor filmde. Farklı düşünceden, farklı
çevreden insanların nasıl aynı düşüncede bir araya geldikleri filmde fark
edilebilir bir gerçeklik ve bu kişilerin aslında karşı çıktıkları olgulara
kendilerini nasıl kaptırdıklarını görüyoruz. Bir grubun içine giren insanların
benliklerini nasıl kaybettikleri ve amaçlanan düşünceden sapmaları gözler önüne
seriliyor. Filmin gerçek bir olaydan esinlenilmesi ise bize yaşadığımız dünyada
siyasi ideolojilerin insanları nasıl etkileyebileceği hakkında fikir veriyor.
Şüphesiz
film en başta önemli bir sorudan ve bu sorunun cevabından oluşuyor. Öğretmen
maddi durumları ve sosyal ilişkileri farklı gençlerden oluşan bir grubu aynı
formda buluşturmakla kalmıyor aynı zamanda benliklerini arka plana iterek ortak
bir görüşe bağlanmalarını da sağlıyor. Her insanda bulunan aidiyet duygusunu
hedef alarak, gelir adaletsizliği, düzün bozukluğu gibi konuları da açarak,
öğrencilerin kendilerini güçlü hissetmelerini sağlıyor. Bu gücün tadına varan
öğrenciler ise, oyun sona erdiğinde bile ''Dalga'' kimliklerini unutmak istemiyor
ve işte o zaman bütün bu iyi niyetli çaba, herkesin düşüncelerini saptıracak
bir trajediye dönüşüyor.
Öğrencilerin
kendi düşüncelerine karşıt olan muhalefet düşünceleri bile nasıl sert ve katı
bir şekilde karşıladıkları da faşizm ve otokrasi gibi siyasal ideolojilerin
nasıl bir yapıda olduğunu da bize anlatıyor. Bir düşüncenin amaçlandığının
dışında nasıl kullanılabileceğini filmde görüyoruz. Karşıt düşüncede olan
arkadaşımız, sevgilimiz ya da başka biri olsa da düşüncelerin insanlar üzerinde
nasıl etkileri olduğunu da görüyoruz. Türkiye’deki 80’ler dönemi gibi aynı
aileden farklı görüşteki insanların nasıl düşman oldukları, nasıl düşman haline
geldikleri, düşüncelerin insanlar üzerinde nasıl bir etki yaratabileceğine dair
açık bir örnek.
Bu filmi
sadece faşizm ve otokrasi açısından değerlendirmek doğru olmaz. Anlatılmak
istenen insanların en uç düşünceye bile belirli bir gerçeklik çerçevesinde
yaklaşması durumunda, kötünün sadece törpülenmiş yanını görmekteki seçiciliğidir.
Düşüncelerin nasıl sapkın bir hal alabileceği ve insanların amaçlarından nasıl
farklı bir yöne yönelebileceği açıktır, bir düşünceyi savunurken düşüncenin
içindeki doğru yönleri ön plana çıkarırken yanlış olanları törpüleyerek yok
etmek gerekir ancak körü körüne bağlanılmış bir düşünce amaçlanan ideallerden
uzak kalır ve düşüncenin hakim olduğu toplumu ciddi bir yıkıma sürükler. Bir
düşünceyi savunurken muhalefet bir düşünceyi de ciddiye alman gerekir çünkü
savunduğun düşüncenin eksik ya da aksak yönlerini o düşünceyi savunun kişilerin
ya da düşüncenin arasında fark edemez duruma gelebilirsin. Bu noktada muhalefet
olan düşünceler ya da kişiler savunduğun düşüncenin yanlışlarını ya da aksayan
yönlerini ortaya çıkarabilir ve sende içinde bulunduğun ve benimsediğin
düşünceyi sorgulayıp aksak ya da yanlış kısımlarını fark edebilirsin.
Kanaatimce
filmden alınması gereken fikir sadece otokrasi ya da faşizme karşı bir duruş
olmamalıdır. Filmden alınacak fikir, bir düşüncenin amacı ne olursa olsun
sapkın ve bağımlılık düzeyinde kabul edildiği takdirde o düşüncenin amaçlarının
nasıl sapabileceği ve toplum için nasıl tehlikeli bir noktaya gelebileceğidir. ‘’Toplulukların
savunduğu her düşünce yanlıştır’’ görüşü doğru olmaz ancak kabul etmemiz
gerekir ki insanoğlu dünya içinde var olduğu sürece görüşleri kullanan ya da
saptıran kişiler olacaktır. Bir ideoloji toplumlar için hem en iyi hem de en
kötü durum halini alabilir çünkü iyi ve kötü arasındaki ince çizgiyi
belirleyecek olan o görüşü savunan insanlardır.
Bazen bir
olguyu anlayabilmek için onun tam merkezinde olmanız gerekir, bilinçli olarak
ya da farkına bile varmadan. Film bu olguyu berrak bir şekilde dile getirmiş
faşizm ve otokrasi gibi görüşlerin ya da yanlış savunulan düşüncelerin nasıl
sonuçlar doğurabileceğini bizlere anlatmıştır. Önemli olan bir düşünceyi
savunmak ya da benimsemek değil o düşüncenin amaçlarını ve doğurabileceği
sonuçları kavrayabilmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder